BEYİN
BEYİN
Özellikleri-yapısı neymiş, araştırmalarda neler çıkmış bir bakalım;
-Merkezi sinir sisteminin en önemli kısmı. Ağırlığı 1000-1350 gr arasında değişiyor.
-Alınan tüm oksijenin % 25'ini, kalorinin %20'sini ve vücutta dolaşan kanın % 15'ini kullanır.-Yeni doğmuş çocukta 400 gram olan beyin, bir yılın sonunda 800 grama, dördüncü yılda da 1.200 grama ulaşır.-Beş yaşına kadar nöronlar arasındaki bağlantıların % 50'den fazlası kurulmuş olur. Demekki çocukluk dönemi çok önemli.-Beynin bir gramında bulunan nöronların bağlantı kapasitesi tüm dünyadaki telefon ağından daha fazladır.-Her bir nöron diğer nörona 10 milisaniyeden daha kısa bir zamanda ulaşabilir. (Bu süre göz kırpma süremizin onda birinden daha azdır.)-Her saniye sinir sistemi vasıtasıyla beyne gönderilen 1 milyar ile 100 milyar bit'lik bilgi bombardımanı içinden hangilerinin ne kadar süre saklanacağı hususundaki faaliyete hafıza denir. -Sakin bir hâlde iken ergin bir insanın dakikada 250 ml oksijen ihtiyacı vardır. Beyin bunun % 20'sine, yani dakikada 50 ml oksijene ihtiyaç duyar. Beynin 100 gramlık dokusu ortalama olarak dakikada 3,5 ml oksijen harcar. Sadece korteksin tamamı dakikada 10 ml oksijen ister. İç tarafta kalan beyaz madde kısmı ise, çok az oksijenle (1 ml/dak) iktifa eder. Şayet gerekli oksijen zamanında gelmezse 8–12 saniye sonra şuursuzluk ve baygınlık hâli oluşmaya başlar. Oksijensizlik 3–8 dakika sürerse (bünyeye göre fark eder) beyinde geri dönüşü mümkün olmayan hasarlar meydana gelir. Oksijensizlik 8–12 dakikaya çıkarsa, beyin ölümü vuku bulur.-Oksijenin aksamadan beyne yetiştirilmesi için, sakin hâldeyken kalbin dakikada 780 ml kan taşıması gerekir. Bu açıdan kalbin faaliyetinin % 15'i beyne ayrılmaktadır. Beynin ağırlığı vücudun ancak % 2'si olduğu hâlde, kanın % 15'ini alması, oksijen ihtiyacının önemini belirtir. Sigara içenlerin beyni bu oksijenin % 20–30 kadarını eksik almaktadır. -Beyin hücreleri diğer hücrelere kıyasla daha az ve daha yavaş ölür; yerine yeni hücre üretilmez.-İnsanın zihin kapasitesi onun beynindeki nöron (sinir hücresi) sayısına değil, nöronlar arasında kurduğu bağlantılara bağlıdır. Bütün insanlar yaklaşık 15 milyar civarında sinir hücresi ile dünyaya gelir. Önemli olan bu sayının nekadar fazla olduğu değil, bu nöronlar arasında bizim kurabildiğimiz bağlantıdır.-Beyin ne kadar kullanılırsa o kadar güçlenir. Yeni oluşturulan bağlantılarla beynin her bölgesi örümcek ağı İle donatılır. Kullanıldıkça daha sonraki yolculukları kolaylaştıran geniş otobanlar açılır. - Yakıt olarak glikoz ve oksijen kullanır. Beyin hücreleri glikoz ya da oksijenden yoksun kalırsa normal fonksiyonları için enerji meydana getiren metabolik süreci sürdüremez. Glikoz düzeyi düşük olur ve beyine yeterli yakıt sağlanmazsa oksijen yokluğunda ortaya çıkan benzer belirtiler görünür: zihin bulanıklığı, baygınlık, şuurun kaybolması ve ölüm.Beyinde 4 ana lob bulunuyorSerebral Korteks: Akıl, bilinç, dil, düşünme yeteneği, akıl yürütme ve hayal etme gibi tüm insani yetenekler serebral korteksten doğar. Beyne baktığımızda gördüğümüz kısım kabuk yani serebral kortekstir. Serebral korteks ‘lob’ olarak adlandırılan dört bölüme ayrılır;1.Frontal lob (ön): Bilinçli düşünme; zarar görmesi durumunda ruh hali, hissiyat değişikliği olabilir. Beynin ön kısmında bulunan bu lob, akıl yürütme, motor beceriler, yüksek seviyeli bilişsel yetenekler ve konuşma diliyle ilişkilidir. Frontal lobun arka kısmında ise motor korteks uzanır. Beynin bu alanı, beynin çeşitli loblarından gelen bilgiyi alır ve vücut hareketlerini tamamlamak için bu bilgilerden faydalanır. 2.Parietal lob (yan): Çeşitli duyu organlarından gelen bilgileri birleştirmede önemli rol oynar. Ayrıca nesnelerin kullanılması ve bazı mekansal görüş işlemelerinde parietal lobun kimi bölümleri rol alır.3.Oksipital lob( arka baş): Görme duyusuyla ilgili bilgilerin işlendiği lobdur. Hafif zarar görmesi halüsinasyonlara sebep olur.4.Temporal lob (şakak): Ses ve kokunun algılanması, aynı zamanda da yüzler, mekanlar gibi karmaşık uyaranların işlenmesi bu lob tarafından sağlanır.
Serebellum: Duyu organlarından gelen bilgilerle haraketi ilişkilendirir. Bu lob özellikle dengenin sağlanmasında önemli rol oynar.Biz frontal lobu inceleyeceğiz.Ön frontal lob (prefrontal korteks) öğrenme ve dikkat konusunda beynin önemli bölgelerinden biridir. Dikkat, konsantrasyon, bilginin işlenişi, etkiye gösterilen tepki, duygularla ilgili ilişkiler bu bölgede gerçekleşir. Deneyim ve hatalardan öğrenme, problem çözme, yargılama, plan yapma ve bir amaca yönelme frontal loblarla ilgili işlevlerdir.
Yatırım kararı, beyninize giren bilginin analiziyle başlıyor. Doğru yada yalan bir haber, siz bu haberi nasıl yorumluyorsunuz. Önceden kazandığınız doğru yada yanlış deneyimlerle, o deneyim sırasında yaşadığınız duygularla, yeni gelen bu bilgiyi nasıl yorumlayıp bir sonuca ulaşıyorsunuz.prefrontal korteks bütün kaynaklardan (buna duyusal sistemler de dahildir) gelen bilgileri toplar, bütünleştirir, formülleştirir, uygular, denetler, değişiklikler yapar ve yargılar. Sonuçta ortaya çıkarılacak davranışa karar verir.
prefrontal korteks bozukluklarında
•Dikkati sürdürmede yetersizlik, dikkat eksikliği.
•Kolay dikkat dağılması.
•Dürtü kontrol sorunları, hiperaktivite.
•Zaman planlayamama, gecikme.
•Organizasyon ve planlama eksikliği
•Duygusal donukluk, şizofreni ve duygu durum bozuklukları.
•Uygunsuz dürtü ve yanlış anlama eğilimi.
görülebiliyor.
Risk-getiri cazibesi
Kumarbazların beyni incelendiğinde risk ve getiriye karşı zaaflarının olduğu ortaya çıkıyor. Kumarda ortaya koyulan ödül, kokain bağımlılarında beyne kokain alımı sırasındaki aktivasyona benzer bir durum üretiyor. (Hans Breiter)
Kayıptan kaçınma ve ödül arayışında kumarbazların ödüle daha az tepki verdiği gözleniyor. Kumar hastalığının ciddiyeti ödül sistemlerinde aktivitenin azalmasıyla doğru orantılı hale geliyor. Dopamin alıcıları zayıfladığı için günlük yeniliklere, değişimlere daha az duyarlı olmaya başlıyorlar. Kumar oynayanlarda görülen bir başka durumda, oynamayanlara göre kayıp yada kazançta heyecan duymamaları. Duyarsızlaşan dopamin sistemleriyle kumarbazlar şans oyunlarıyla kendilerini rahatlatmaya çalışıyorlar. Çünkü ödül ve risk arttıkça geçici olarak dopamin düzeyleri yükseliyor.
Kazanmayla birlikte yükselen dopamin bağımlılık oluşturan bir haz sağlıyor. Bu ilerleyen dönemlerde kayıplara başkalarından daha az önem verme şeklinde ortaya çıkıyor.
Prefrontal Korteks planlama, muhakeme üzerinde etkiliydi. Kumarbazlar, kısıtlama, zaman tahmini, esneklik, muhakeme konularında düşük performans sergiliyor. Karar alma anında dürtü kontrolünün zayıfladığı görülüyor. Burada karşımıza amigdala çıkıyor.
Kumar hastalığında;
-ön alın korteksinde dürtü kontrolünü artırmak.
-amigdalada kayıp korkusunu artırmak.
Bu hastalık için çare olabiliyor. Bunun yanında kumar oynarken kazanma sırasında yükselen dopamini azaltacak ilaç tedavilerinin uygulandığıda biliniyor.
Kumar illeti bu şekilde ortaya çıkarken, yatırım konusunda benzer durumlarda görülüyor. %5 kayıpta satmayıp, %3 kazançta kazanma sonrasında yükselen dopaminle haz duyan kısa vadeciler. Yada önceki deneyimlerini göz önünde bulundurarak, önce dönmüştü stopta satmaya gerek yok, stobu biraz daha esnetebilirim diyerek yanlış dürtülerle hareket edenler. Aslında kumarla aynı şeyi yapıyorlar. Yatırımdan amaç kazanmaksa, kuralları önceden koymalı. Nerede zarar kesme noktası, nerede kar alma noktası, yada dinamik bir şekilde piyasadan çıkış noktası önceden belirlenirse beyin stres yaşamamış oluyor.
AMİGDALA
Duygusal hafıza ve duygusal tepkilerin oluşmasındaki role sahip bölge. Limbik sistemin bir parçasıdır. Korkma, kızgınlık, öfke, haz, sevgi, şefkat, saldırganlık gibi birçok duyguların merkezi; beynin, temporal lobunun (şakak bölgesi) orta kısmında yer alan limbik sistemdir.
Bizlerdeki fevri davranışların arkasında amigdala olduğunu söylememiz yanlış olmaz. Bir tehlikeye maruz kaldığımız zaman amigdalanın duygusal repertuvarı beyin tarafından ilkel sorularla tetiklenir. bu benim nefret ettiğim bir şey mi?. Bu bana zarar verir mi? Bu benim korktuğum bir şey mi? gibi. eğer bu soruların cevabı bir şekilde ‘’evet’’ ise , amigdala sinirsel bir alarm şeklinde anında tepkiler verir ve beynin geriye kalan kısımlarına, kriz var mesajını iletir. Amigdalanın beyinle zengin bir iletişim ağı mevcuttur. acil bir durumda beynin akılcı zihin dahil büyük bir bölümünü kontrol eder ve yönlendirir. limbik sistemdeki yapılar öğrenme ve hatırlama süreçlerinin, amigdala ise duygusal durumların uzmanıdır.
Amigdala; yaşanan anı daha önceden yaşanmış olaylarla karşılaştırma prensibine göre işlevini yürütür. Bu olay bunun aynısıdır yada değildir gibi. Son derece dikkatsiz bir değerlendirme sistemine sahiptir. Önemli detayları gözden kaçırdığı için yersiz fevri tepkilerin çıkmasına imkan verir.
Dolaylı yoldan amigdalaya geçen sinirsel impalsların doğurduğu ilkel-dürtüsel tepkilerin önüne geçebilmek mümkün mü?
İşte bu devrede prefrontal korteks tampon görevi yapmaktadır. Bu bölge amigdala ve limbik bölgedeki ilkel dürtüleri yumuşatarak duyguların daha analitik yada makul tepkilere dönüşmesine imkan verir. Bir anlamda hisleri bastırır, endişelerimizi dindirir.
Prefrontal korteks işleyen bellekten sorumludur. belleğin sağlıklı ve şuurlu bir şekilde işleyişini denetler. Prefrontal bellek ile limbik sistem (alt beyin) arasında devreler mevcuttur ve bu devrelerin varlığı ile prefrontal korteks denetimi sağlar. Korku, öfke, endişe gibi güçlü duygular denetimi olumsuz yönde etkiler ve sağlıklı düşünmeye engel olur.
Piyasa göçerken hissedilenler, kaybedilen paralar ve uyarı veren amigdala. Aslında amigdala kendi görevini yapıyor. Prefrontal kortekste kendi görevini yapıyor. Sistem mükemmel tasarlanmış. Siz bu tasarlanmış sistemi kullanabiliyorsanız sorun yok. Eğer stop seviyesini belirlemişseniz. Stopta satmanız konusunda kendinizi ikna edebilmişseniz. (Bu ikna sürecinde geçmiş deneyimler, similasyonlar vs etkili olur.) Amigdala siz stoba düştüğünüzde zil çalmaya başlar. Hemde mükemmel bir sesle.
Beyinle ilgili birde beynin yaydığı dalgalar var. Bu dalgalar, bir voltun milyonda biri kadar düşük bir voltaja sahip. Her bir dalga türü, bilinç durumunun bir aşamasıyla bağlantılı. Bu dalgalar arasında eşgüdümlü bir geçiş sağlanamazsa çeşitli sorunlar ortaya çıkıyor. Örneğin, gerektiği zamanda delta ve teta dalgaları oluşmazsa, kişide uykusuzluk sorunu oluşmaya başlıyor. Beyin Dalgalarını Kullanmak.
Beyin dalgalarını kullanarak cihazları çalıştırmak, artık hayal olmaktan çıkıyor. Duke Üniversitesi'ndeki bilim adamları maymunların beynine yerleştirdikleri elektrotlarla, beyin dalgalarını bir bilgisayara aktardı.
“Maymunlar, çeşitli hareketleri yaparken elde edilen dalgalar bir bilgisayarda toplandı. Bir nesneyi tutmak, el çırpmak gibi basit hareketler sırasında elde edilen beyin dalgaları bilgisayar tarafından analiz edilerek sinyallere, bu sinyaller de üç boyutlu görüntülere çevrilerek, bilgisayara bağlı bir robot koluna aktarıldı ve böylece kolun hareketi sağlandı.”
BEYİN DALGALARI
İngiliz fizikçi Richard Caton, 1875 yılında beyindeki ritmin çıkardığı elektrik akımının varlığını keşfetti. Alman bilim adamı Hans Berger(1873-1941), 1924 yılında kendi yaptığı sıradan bir radyo cihazıyla, -EEG(electroencephalograph)- beynin elektriksel aktivasyonunu kağıda kayıt etmeyi başardı. Bu sebeple NEUROFEEDBACK EĞİTİMİ bugünkü varlığını HANS BERGER’e borçludur. Berger' in araştırmalarına göre, beyin dalgaları, kişinin bulunduğu bilinç durumuna göre degişmekte ve farklı frekanslarda salınmaktaydı.Bu farklı frekanslardaki beyin dalgaları, 4 ana gruba ayrıldı ve Beta, Alpha, Theta, Delta olarak adlandırıldı. BETA: 13 ve 30 Hz arasında değişir. Beta, beynin uyanış ritmidir. Yani yaşadığımız dünyaya ilişkin aktif düşünme, ilgilenme, konsantre olabilme, günlük problemleri çözebilmeyi sağlayan dalgalardır.Yüksek beta aktivitesi kaygı ve agresyona neden olur. ALPHA: 7.5(8)-12 Hz arasında değişir. Alpha dalgaları farkındalık, çabuk kavrayış ve dikkat sağlayan dalgalardır.Matematik problemleri çözerken ,ders ya da toplantıları dikkatle takip ederken alpha dalgasının yeterli üretimine ihtiyacımız vardır. Alpha dalgaları, normal seyrettiğinde, elimize aldığımız her işi kolaylıkla bitirir, sakinlik ve huzur hissini yaşarız. Dünyayı olduğu gibi görür ve anlarız. THETA: Theta frekanslari 4 ile 8 Hz arasında değişiyor. İyi bir theta aktivitesi öğrenme ve özellikle yaratıcılığın kaynağıdır. Stresin hiç olmadığı, sezgisel olduğumuz bir dalga boyudur. 2 ile 5 yaşındaki çocuklarda aktivite yoğunluğu yüksektir.Bu sebeple bu yaş aralığında yaratıcılığın desteklenmesi ancak gerçekliğin de uygun şekilde öğretilmesi çok önemlidir. DELTA: 0 - 4 Hz frekanslarında yer alıyor. Genellikle uyku da ve nadir olarak görülen derin meditasyon da oluşur Delta bandında bulunan bazı frekansların büyüme hormonu yaydığı ve bu yüzden derin uykunun dinlenmek için ve kendimizi yeniden canlandırmak icin çok önemli bir dalga boyu olduğu da söylenebilir. Delta bandı, genellikle bebeklerde yetişkinlerin uykusunun 3. ve 4. aşamalarında meydana çıkar. Beyin aktivitesinin en yavaş olduğu dalga boyudur.Faydalanılan kaynaklar;-http://www.beyinperformans.com-Ön frontal lob, dikkat ve öğrenme merkezi. psk.Ramazan Şimşek.-Karar Anı, Richard Peterson, Scala Yayıncılık.-Yatırımcı Psikolojisi Dr.Serpil Döm Değişim Yayınları. -Referans Line, Yatırımcı Davranışları, Süleyman Ayata.-Paranız ve Beyniniz, Jason Zweig, inkılap yayınları. Ali Erkan Tanacıoğlu